DR-TREND

51 Meşher, Britanyalı ressam ve tasarımcı John Craxton’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. 5 Nisan’da kapılarını açan ve 23 Temmuz’a kadar devam edecek olan ‘John Craxton: Işığın Peşinde’ adlı sergide tablolar, çizimler, baskılar, anıtsal bir duvar halısı, kitap tasarımları ve kişisel eşyaları da dahil olmak üzere sanatçının 200’e yakın eseri yer alıyor. Serginin küratörlüğünü, sanatçının biyografisinin yazarı ve arkadaşı Ian Collins üstlenirken, Ömer Koç Koleksiyonu da 44 eserle sergiye katılıyor. İlham Kaynağı Ege Kültürü Erken dönemlerinde Picasso ve Miró’dan etkilenen Craxton’ın Yunanistan ve Türkiye gezilerinden kaynaklanan Ege kültürü ve manzarasına duyduğu sevgi, yetişkinlik dönemindeki çalışmalarını şekillendirdi. Renklerle oluşturduğu güçlü kompozisyonlar, ince ve son derece kişisel bir sembolizmin yanı sıra güneşin altındaki duyusal bir yaşamı da yansıtıyor. Mitoloji ve arkeoloji, özellikle de Bizans mozaikleri, Türk halıları ve Osmanlı mimarisi Craxton’ın çalışmalarına etki etmiş önemli unsurlardı. Craxton yaklaşık elli yıl boyunca en iyi eserlerinin çoğunu, memleketi olarak benimsediği Girit’in Hanya şehrindeki Osmanlı mirası stüdyosunda yarattı. Ünlü dostları da olmasına rağmen denizciler, çoban aileler, taverna ve kafelerdeki arkadaşları gibi sıradan insanları resmetmeyi tercih etti. Gururlu bir ‘Arkadyalı’ John Craxton’ın yaratıcılıkta mutlak özgürlük ısrarı, onu ulusal ya da siyasi kimliklerin ötesine taşıyor. En geniş ve en derin anlamdaki bir hümanizmi kapsayan sanatı herkese sesleniyor. Troya’dan Efes’e kadar Türkiye’nin Ege kıyıları boyunca seyahat eden Craxton’ın tutkulu olduğu konular antik yerleşim yerlerinden geleneksel mutfağa kadar uzanıyordu. Arkadya, sanatçının bu Ege cennetini tanımlamak için alışkanlıkla kullandığı bir kelimeydi, kendisini gururla “Arkadyalı” olarak görüyordu. Craxton keyfin resmini yaptı, keyfi yaşadı. Fotoğraflar sergiyi zenginleştiriyor Ayrıca Amerikalı fotoğrafçı Robert McCabe ile Londra doğumlu ressam Nicholas Moore’un fotoğrafları da sergiyi zenginleştiriyor. McCabe’in fotoğrafları, John Craxton’ın resimleriyle büyük benzerlikler taşıyor; Ege’yi ilk defa 1954’te ziyaret eden fotoğrafçı da Ege manzarasına ve insanına odaklanıyor. Nicholas Moore’un fotoğrafları ise 1985’te Craxton’la İstanbul’a yaptıkları seyahatten sahneler sunuyor. İstanbul’u sıkça ziyaret eden ve çok seven Craxton’ın bu ilham verici sergisi, onun sanatını ve yaşamını en sevdiği topraklarda keşfe açıyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzY5Njk=