- 65 - IŞIĞIN VE GÖLGELERİN RESSAMI: REMBRANDT VAN RIJN Gece Devriyesi (1642) 15 Temmuz 1606 - 4 Ekim 1669 tarihleri arasında yaşayan Rembrandt van Rijn, Avrupa ve Hollanda sanat tarihinin en önemli ressamlarından biri olarak kabul edilir. Aydınlığı ve karanlığı benzersiz bir şekilde kullanımıyla, günümüzde hâlen “Işığın ve Gölgelerin Ressamı” olarak anılmaktadır. Hollanda’da dünyaya gelen Rembrandt van Rijn’in babası bir değirmenci, annesi ise bir fırıncının kızıydı. Leiden Üniversitesi’nde okuyan Rembrandt, ressam Jacob van Swannenburg’un takdirini kazandı ve 1621’de onun öğrencisi oldu.1625’te meslektaşı Jan Lievens ile birlikte kendi stüdyosunu açtı. 1627 yılında öğrenci kabul etmeye başlayan Rembrandt, 1629’da matematikçi Christiaan Huygens’in babası, devlet adamı ve şair Constantijn Huygens tarafından keşfedildi. Kariyerinin gelişimine büyük bir fayda sağlayan bu bağlantı sonucunda, Prens Frederik Hendrik 1646’ya kadar kendisinden tablo satın almaya devam etti. Henüz genç yaştayken başarılı bir portre ressamı olarak ün kazanan Rembrandt’ın özel ve iş hayatıysa, trajedi ve finansal zorluklar içinde geçti. 1634’te Saskia van Uylenburgh ile evlendi. İlk iki çocukları, henüz 1 yaşına gelmeden hayatlarını kaybetti. Ardından 1640 yılında doğan üçüncü çocukları da sadece birkaç haftalıkken öldü. Aynı yıl Rembrandt, annesini de kaybetti. Daha sonra 1641 yılında doğan Titus isimli erkek çocukları yaşasa da, doğum sonrası zorlukların da etkisiyle, eşi Saskia 1642 yılında hayata gözlerini yumdu. Önceki birkaç yılı kayıplar içinde geçen Rembrandt, 1656’da iflas ettiğini açıkladı. Bunun ardından birçok eseri ve antika koleksiyonu satışa çıkarıldı. Buna rağmen Rembrandt’ın eserleri tüm hayatı boyunca popülerliğini, sanatçı ise itibarını korumayı başardı. 1669’da hayatını kaybetmiş olsa da özellikle sinema ve fotoğraf tutkunları arasında Rembrandt, Modern Çağ'da bile değerini korumaya devam ediyor. Resimlerindeki ışık kullanımı ve tekniği çoğu fotoğraf ve sinema eğitimlerinde hâlen anlatılmaktadır. Rembrandt van Rijn; resimlerinde tek ışık kaynağı kullanarak, gölge ışık oyunlarıyla portrelerin üç boyut kazanmasını sağlamıştır. O dönemde ışık kaynaklarının az ve zayıf olması dikkate alındığında, resimlerdeki renklerin düşük Celvin değerlerinde, yani turuncu-kırmızıya yakın olmasının, resimleri gerçekliğe yakınlaştırdığı söylenebilir. Portrelerinin tek ışık kaynağı ile aydınlatılması; yüzün ya da objenin tek bir tarafının ise loş ışıkta kalması, resme boyutluluğun dışında, ifade gücü ve duygu da katmaktadır. Eserlerindeki en büyük başarı da verdiği bu duygu ve ifadelerdeki gerçekliktir zaten. Rembrandt’ın en meşhur eserlerinden biri olan Gece Devriyesi (1642); tablolarında sıklıkla karşılaştığımız, ışık ve gölgenin arasındaki güçlü tezatla yaratılan dramatik efektin önemli bir örneğidir. Aydınlık ve karanlıkta şiddetli kontrastların olduğu ve karanlığın baskın geldiği “Tenebrizm” tekniği kullanılarak, resmedilen sahnede hareketlilik duygusu artırılmıştır. Gece Devriyesi’nin Rembrandt’ın en meşhur tablolarından biri olması, dramatik aydınlatmanın ustaca kullanımıyla izleyiciye yansıtılan bu hareketlilik hissiyatına dayanır. Artemisia (1634) Rembrandt Van Rijn’in portrelerinin tek ışık kaynağı ile aydınlatılması, yüzün ya da objenin tek bir tarafının ise loş ışıkta kalması resme boyutluluk kazandırıyor. Saskia Flora (1634) Rembrandt’ın bu tekniği; resme ifade gücü ve duygu katıyor. Resimlerindeki en büyük başarı, bu duygu ve ifadelerdeki gerçekliği aktarabilmesinden geliyor.
RkJQdWJsaXNoZXIy NzY5Njk=